-
1 kel başa şimşir tarak
unnecessary luxury -
2 şimşir
-
3 tarak
1) Kamm m\tarakta bezi olmamak ( fig) mit der Sache nichts zu tun haben; ( bilgisi bulunmammak) keine Ahnung habenkel başa şimşir \tarak ( fig) das passt wie die Faust aufs Auge -
4 kel
kel Grind m; grindköpfig; nackt, kahl; glatzköpfig;kel kahya Naseweis m, naseweise(r), indiskrete(r) Mensch;kel başa şimşir tarak völlig fehl am Platze;-in keli görünmek ans Tageslicht kommen -
5 kel
II adj1) grindig2) ( saçları dökülmüş olan) kahlköpfig, glatzköpfig3) ( fig) kahl\kel başa şimşir tarak das passt wie die Faust aufs Auge\kel bir ağaç ein kahler Baum -
6 kel
лы́сый плеши́вый* * *1.1) парша́, коро́ста2) плешь, лы́сина2.1) парши́вый, покры́тый коро́стой2) плеши́вый, лы́сый3) диал. го́лый тж. перен.kel tepeler — го́лые верши́ны
••kelin merhemi olsa [kendi] başına sürerin merhemi olsa başına sürer — посл. е́сли у плеши́вого есть мазь, то он пре́жде всего́ ма́жет свою́ го́лову
- kel kahyakel başa şimşir tarak — погов. самши́товый гре́бень плеши́вой голове́
- keli kızmak
- keli körü toplamak -
7 kel
"1. bald. 2. favus, ringworm (especially on the scalp). 3. bald spot. 4. bare, denuded (of leaves or vegetation). - başa şimşir tarak. colloq. In these circumstances this expensive thing is completely out of place. -i görünmek/açılmak for a fault in someone to become evident. -in ilacı olsa başına sürer./- ilaç bilse kendi başına sürer. proverb You shouldn´t seek help from someone who has the same problem you do. - kâhya person who´s good at nothing but interfering. -i kızmak (for a calm person) to lose his temper. -i körü toplamak to assemble a band of incompetents. -den köseye yardım. colloq. It´s a case of the blind leading the blind. - ölür, sırma saçlı olur; kör ölür badem gözlü olur. proverb What was ugly or worthless seems beautiful or valuable once it has been lost."
См. также в других словарях:
kel başa şimşir tarak — birçok gereksinimi varken gereksiz özenti ve gösterişle uğraşanlar için kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
kel — sf., Far. kel 1) Saçı dökülmüş olan (kimse) 2) mec. Çıplak (doğa), yaprakları dökülmüş (bitki) Yükselip alçalıyor, kel tepelerin etrafını dönüyordu. S. F. Abasıyanık 3) mec. Gelişmemiş, cılız (bitki) Kel bir ağaç. 4) mec. İçinde az eşya bulunan… … Çağatay Osmanlı Sözlük